8 Eylül 2009 Salı

Bir Vatandaş Mektubu


Sevgili okuyucularım,
Bir gün dayanamayıp anılan tarihte, Antalya'nın İl Emniyet Müdürü'ne aşağıda okuyacağınız mektubu göndermiştim.

Akabinde Emniyet Müdürlüğü'nden, yazımın "gerekli işlemlerin yapılması talebiyle" ilgili yerlere havale edildiği bilgisini aldım.

Tespitlerimin değerlendirilmesi amacıyla Antalya Makina Mühendisleri Odası'na da gönderdiğim mektuba cevaben gelen yazıya göre de ne kadar haklı olduğumu bir kez daha doğrulamış oldum.

Tüm bu yazışmalara ilave olarak Antalya Makina Mühendisleri Odası Başkanı ve şahsımın görüşleri de yerel gazete ve dergilerde kamuoyu ile paylaşıldı.

Neredeyse geçen 16 ay...
Hiçbirşey değişmedi değişmeyecek de..

İnanmayacaksınız biliyorum...
Şu an Mustafa Ceceli Slowturk'de.
Ne diyor?
YA RABBİM,
DUY, DUYUR SESİMİ...

07 Eylül 2009
-----------------------------------------------------

Sayın Emniyet Müdürüm,

Bilginiz olduğu üzere Antalya Büyükşehir ve alt belediye sınırları içinde bulunan cadde ve sokaklarda (yayaların can emniyetini sağlamak adına) hız kesici malzemeler uygulanmaktadır.

Her ne kadar asıl olan araç trafiğini akıcı kılmak ve rahat seyahat ettirmek olsa da,zaman zaman bu kurallardan istisnai şekilde vazgeçilebileceği ve vatandaşın da bunu severek kabul edeceği bir gerçektir.

Bu uygulamaların belirlenmiş kurumların temsilcilerinin oluşturduğu bir merkez tarafından (UKOME) yapıldığını da bilmekteyim.

Ancak son zamanlarda yollarımız üzerinde yapılan uygulamalar amacını aşmış, faydadan ziyade zarar vermeye başlamıştır. Hiçbir bilimsel ve teknik dayanağı olmadığına emin olduğum rampalar ve malzemeler (bazıları alçak ve geniş, bazıları yüksek ve dar, bazıları plastik, bazıları reflektörlü çelik kabara, bazıları tırtıklı) gelişi güzel döşenerek, biz sürücüleri mutsuz etmek yanında araçlarımıza da ciddi zararlar vermeye başlamıştır.

Dünya kenti olduğu iddia edilen bir şehirde, başka modern yerleşim birimlerinde kullanılmayan ürünlerin gelişi güzel döşenmesi veya dikilmesi kabul edilebilecek bir durum değildir.

Özellikle hızı yavaşlatsın diye 2 veya 3 sıra döşenen "profil atlamalı hız kesiciler" (tırtıklı olanlar) araçları yavaşlatmak yerine, üzerinden daha hızlı geçmeye teşvik etmektedir. Çünkü yavaşladığınız takdirde hem çok gürültü yapmakta hem de aracı ciddi şekilde titreterek sağa – sola gezmesine neden olmaktadır. Ayrıca arkadan araç çarpma ihtimali de unutulmamalıdır.
Anılan malzemenin kullanım alanı, ana arterlere bağlanan yan yollardan gelen sürücülerin dalgınlıkla, diğer seyreden araçların şeridine girmesine mani olmak (uyarmak) içindir. (Örneğin; alt ve üst geçit bağlantıları)

Sayın Emniyet Müdürüm,
Hazır yazmışken birkaç sıkıntılı uygulamadan da bahsetmek isterim.
  1. Kaldırımlardaki ikaz ve yön tabelalarının alçak olması nedeniyle baş çarpması ve yaralanmalar olmaktadır.
  2. Alt geçitlerdeki asfalt yüzeyin kazınması nedeniyle, sürücüler araç hakimiyeti hususunda zorlanmaktadır. Çünkü kanallı asfalt satıh, aracı yönlendirmektedir. (Buralara dişli asfalt yüzey uygulanabilirdi.)
  3. En alakasız noktalarda caddelere baştan başa ve enine 10 cm aralıklarla yapıştırılan"beyaz bantlar" (yaya geçitlerini kastetmiyorum) hangi amaçla kullanılmıştır, anlamak mümkün değildir. (Örnek; Güllük caddesinden Falez kavşağına giden ana arter)
  4. Kırmızı ışıkta bekleyen ön sıradaki araç sürücülerinin trafik lambalarını görebilmeleri her zaman mümkün olamamaktadır. Bunun çaresi aynı direk üzerine uygun yükseklikte (alçak) ve paralel bağlantılı "mini trafik ışıkları" monte etmektir.
  5. Kavşaklarda bekleyen sürücüler, sağdan gelen araçları görememektedir. Çünkü refüjde ya büyük bitkiler vardır ya da belediyelerin reklam panoları.
  6. Orta refüjlerdeki yeşil alan sulamaları özensiz yapılmaktadır. Kuru yolda seyreden bir araç, aniden ıslak zemine girip fren yaptığında ölümlü kazalar yaşanmaktadır. Belediyelerimizin, Antalya'ya yakışan bir çözüm bulup acilen uygulamaya geçmeleri gerekmektedir.
  7. Milyonlarca lira harcanarak dökülen sıcak asfaltlar, zaman zaman ilgili kurumlarca mecburiyetten kırılmakta ve sonra tamir edilmektedir. Bu tamiratların bir standartı olmadığından olumlu netice alınamamaktadır. Emek ve milli servet kaybına son verilmelidir.
  8. Trafik ikaz ışıklarının aniden yeşilden sarıya sonra da kırmızıya geçmesi sebebiyle araç sürücülerinin paniklemesi neticesi kazalar olmaktadır. Buralara yanıp sönmeli yeşil ışık ve kalan zamanı gösterir cihaz konması en doğrusudur.
  9. Alt geçitlerde çok ciddi kazalar olmakta ve çoğunlukla araçlar orta refüjü aşarak karşıdan gelenlere (havalanarak) çarpmakta ve ölüme sebebiyet vermektedirler. Araya çelik bariyer veya ortasından çelik halat geçen koruma direkleri çekilmesi gerekir ki şimdiye kadar yapılmamış olmasını anlamak mümkün değildir.
Sayın Emniyet Müdürüm,
Engin hoşgörünüz ve vatandaşlık haklarımdan cesaret alarak kaleme aldığım bu mektubu anlayışla karşılayacağınızı ümit ediyorum.
Tespit ve taleplerimin sizce de uygun görülmesi halinde gereğinin yapılacağına olan inancım tamdır.
Bu vesile ile çalışmalarınızda başarılar dilerim. 29.05.2008

En derin saygılarımla,

Mustafa Talat SÖZEN

7 Eylül 2009 Pazartesi

Asfalt ağladı bee!



Diye yazınca bir çoğunuz ünlü komik adam Cem Yılmaz'ı hemen hatırlamıştır.
Reklamda; güçlü bir arabanın kalkarken asfaltda bıraktığı iz ve oluşan kazınma nedeniyle, zeminin acı duyduğu senaryosuyla, buna sebep olan gücün, kullandığı kaliteli akaryakıttan kaynaklandığı anlatılıyordu.

Bırakın asfaltı, beton yolların bile aşırı kullanımdan dolayı uzun yıllar sonra yıprandığını biliyoruz.
Nedense bizim Antalya'nın şehir içi ve çevre yolları için insaflı olamıyorum.
Gerek devlet kuruluşu olan Karayolları Genel Müdürlüğü'nün, gerekse Antalya Büyükşehir Belediyesi ve alt belediyelerin döktüğü asfalt kaplamalarına kısa sürede bir haller oluyor.
Eriyor, buruşuyor, trafik lambaları önünde halı gibi kat kat toplanıyor, çöküyor...

Bu sorun, sıkıştırılmış stabilize malzeme üzerine zift ve onun üstüne kırma mıcır dökülmesi ve silindirle tekrar sıkıştırılması modelinde olduğu gibi nedense modern metod dedikleri sıcak asfaltlama uygulamasında da yaşanıyor.

Zift ve mıcır karışımı asfaltın bizden başka hangi ülkelerde uygulandığını bilemiyorum.
Hatta olduğunu da zannetmiyorum.

Mıcır oturuncaya kadar geçen sürede, kırılan camların paniği ile veya kayarak kaza yapıp ölenlerin sayısını tahmin bile edemezsiniz.
Bu ilkellik yüzünden kaybettiğimiz vatan evlatlarının günahı bu ülkede yaşamak mıydı?
Ne yazık ki bu uygulama duble yollarda ve gidiş gelişli güzergahlarda halen devam ediyor.

Buna devam diyen sorumluları vicdanları ile başbaşa bırakırken, ellerinde imkanı olup sıcak asfalt döken (bence beceremeyen) kuruluşlara ne demeli...
Yollarımızın hali yine içler acısı...
Bozuk bir satıh üzerine sorun giderilmeden asfalt döküldüğü zaman bir süre sonra yenisi de eski yüzeyin şeklini alıyor.
Yazık değil midir bu ülkenin paralarına?
Yapılan eksik ve hatalı işlemler nedeniyle, ağlayan asfalt değil milletin anası ile dünyanın parasını vererek aldığımız araçlarımızdır.

Otomotiv sanayiinde fabrikalar, imalat sonrası test için tüm ürünlerini özel olarak hazırlanmış pistlerde yürütürler. Bu alanlarda abartılmış her türlü kötü yol şartları mevcuttur.
Gel gelelim bizim yollarımız bu pistlere bile rahmet okutacak durumdadır.

Yollarınızı düzeltmeden dünya kenti olamazsınız...

07 Eylül 2009

4 Eylül 2009 Cuma

Kaldırım Mühendisliği

Bir teklifim var.
Mimarlık ve mühendislik fakültelerinde okutulan derslere “kaldırım” da ilave edilsin.
"Merdiven" nasıl ders ise,"kaldırım" da ders olsun.

Böyle "teklif" mi olur? diyenlere verilecek cevap;
“Bal gibi de olur”dur.

Bir ülke düşünün, kaldırım konusunda bir "standart"ı yok.
Gelişi güzel yapılmış kaldırımlar.
Çok dar olanı da var genişi de.
Kimisi 5 cm., kimisi 10 cm., kimisi de 30 cm. yüksekliğinde.
Kim yapar kim eder belli değil.
Aslında belli...

Ana arterlerde Büyükşehir, diğer tüm yollarda(şehir içi) alt belediyeler sorumlu.
Yükseklik konusunun medeniyet ölçüsü ile anıldığını herkes bilir.
Neyse ve lakin merakım şudur.
Para var ki; bu kaldırımlar yapılmakta.
İyi de, bu yüksekliği (kot) onaylayan zat-ı şahane, bunu bir gece önce rüyasında mı görmüştür?Kaldırımlara döşenen bordürlerin bir standartı yok mudur?
Üst kaplama için kullanılan malzemeler çok mu aranmıştır?
Renkleri sevgili Başkan mı seçmiştir?
İşi alan firmalar ve çalışan ustalar, daha önce buna benzer bir iş yapmışlar mıdır?
Daracık kaldırımları, ağaç dikmek saçmalığıyla daha da daraltmak için bu arkadaşlar özel eğitim mi almışlardır?
Neden bizim kaldırımlar, diğer ülkelerdeki gibi kolay eğim verilebilen beton veya asfalt malzeme ile kaplanmaz?
Otobüs ve minibüs duraklarının yerlerini kimler belirler?
Yürürken üstünüze devrilecek gibi duran dev reklam panoları neyin nesidir?
Antalya Ulaşım Koordinasyon Merkezi (UKOME), kaldırımlara dikilmesine izin verdiği yön ve ikaz levhalarını hiç mi denetlemez?
Ortalama insan boyundan daha yükseğe dikilmesi gerekirken, kafasına göre iş yapanlara ne demeli...
Demir sac levhalara kafasını çarpıp yaralananlara kim hesap verecek?

Yazdıklarımı okuyunca, gözünüzün önüne getirmeye çalışın kaldırımlarımızı.
Allah aşkına,
Kaldırım dersi konsun mu?
Konmasın mı?
Not:Bilin bakalım...
Birkaç ay sonra sökeceğini bildiği bir bölgede, belediye kaldırımları neden yeniler?
04.09.2009


1 Eylül 2009 Salı

Al Çatıyı Vur Bodruma

Olaki kimse Alaçatı’yı yazarken, sehven aradaki “A” yı unuttum zannetmesin.
Benim kastettiğim doğrudan evlerimizin damıdır.
Bakınca hayran olduğumuz, "keşke biz de buralarda oturuyor olsaydık" dediğimiz apartmanlardan tutun, önünden geçerken farkına bile varmadığımız sıradan evlere kadar.
Pahalısı-ucuzu, büyüğü-küçüğü, apartmanı-villası, iyi semti-kötü semti hiç fark etmiyor.
Bu kadar mı benzerlik olur...
Bence şaşırmamak gerek.
******
Konuya girecek olursak…
Çatıların ve bodrumların rezil halidir beni kızdıran.
Uzmanı der ki; çatılar 2’ye ayrılır; düz çatılar, eğimli çatılar.
Genelde Antalya, seçimini birincisinden yana kullanmıştır.
Villalar hariç apartmanlar genelde teras çatı şeklinde, üzerinde yürünebilir çatılar sınıfında inşa edilmektedir.
Antalya’da kar yağmıyor ya..
Günısı sistemlerine yer lazım ya...
Üstelik adam gibi izolasyon yapmaz isen maliyet olarak da oldukça ucuza çıkıyor.
******
Siz hiç ev alırken binanın çatısına çıkıp gezen, bodrumuna inip su deposuna, hidrofor dairesine, sığınağına bakan, su sayaçlarının olduğu alanı inceleyen birine rastladınız mı?
Zannetmem...
Varsa yoksa oturacağı apartmanın dış görünüşü ve dairenin iç fiziki durumu.
Evinin içi bal-dök yala vaziyeti.
Çatı katını ve bodrumu pislik götürüyor.
Ne gam.
******
Misafir helikopterle gelmiyor ki, çatıdaki rezaleti görsün.
Asansöre binmek için bodrumdan da geçmeyeceğine göre...
Atasözünde olduğu gibi “Göz görmeyince gönül katlanırmış.”
Ne kaldı geriye…
Evinde huzurla oturmak.
Vay benim köse sakalım.
******
Belediye ilgilenmez, yönetici umursamaz, daire sakinleri üzerlerine alınmazlar.
Apartman görevlisi ise asansör önünde şirinlik muskası.
Ufacık elektrikli şofbenlerle, azıcık bir elektrik sarfiyatıyla, sıcak su elde etmek varken, koca koca güneş kollektörlerini ve su depolarını çatılara dizmek, belki başka şehirlere uyabilir ama Antalya’ya hiç yakışmıyor.
******
Kat karşılığı inşaat yapımının yoğun olduğu şehrimizde, sevgili arsa sahiplerine bir çift sözüm var.
Lütfen güneş ısı sistemlerini talep etmeyiniz.
Elektrikli şofben isteyiniz.
Yüzbinler ödeyerek o daire ve işyerlerini alanların,inanın elektrik parasını ödeyecek güçleri vardır.
Bu şehre kıymayın...
Yüksekçe bir yere çıkıp rezaleti bizzat görünüz.
Dairelerinizin iç kısmı için gösterdiğiniz özen ve dikkati, çatı ve bodrum katları için de gösteriniz.
******
Sayın apartman yöneticileri, sizler de bodrumdan başlayıp çatıya kadar, apartman görevlisi ile birlikte bir dolaşır mıydınız?
Oralarda neler oluyor,
Bakın bakalım.

01 Eylül 2009